PANDEMİ NEDENİYLE BİR YILI AŞKINDIR
ÇALIŞMAYAN MÜZİSYENLER, EKONOMİK VE PSİKOLOJİK SORUNLARLA BAŞ BAŞALAR.
Covid-19 salgını, dünyada
ve Türkiye’de sahne sanatlarını olumsuz etkiledi. Salgın sırasında Türkiye
genelinde müzisyenler işsizlik ve maddi sıkıntılar nedeniyle birçok zorlukla
karşılaştı. Resmi olmayan verilere göre bu süreçte 200’e yakın sanatçı ise yaşamına
son verdi. “En büyük mağduriyet geçim sağlama konusundaki zorluk” diyen Müzisyen
Erman Hallaçoğlu, pandemi sürecinde Türkiye’de müzisyenlerin hayatlarının bu en
zor dönemini anlattı.
2019 Mart ayından bu yana dünya çapında meydana gelen koronavirüs
salgını, müziği ve dolayısıyla müzisyenleri olumsuz etkiledi. Sadece ülkemizde
değil, tüm dünyada müzisyenler büyük sıkıntılar yaşıyor. Bu süreçte bazı
alternatif çözümler uygulanmadı değil. Konserler ve çevrimiçi kursların yanı
sıra festivaller düzenlenmeye çalışılmaktadır. Ancak internet ve bağlantı
sorunları bahsettiğim olayların başarı şansını büyük ölçüde azaltıyor. Kapalı
ve açık mekânlarda düzenlenen konserlerin iptal edilmesi; restoran, bar, kafe
ve diğer şirketlerle belirli kurallara göre müzik performanslarının yapılması
ve bunun neden olduğu gelir kaybı kuşkusuz müzisyenlerin yaşam koşullarını
olumsuz etkiledi. Hatta bu sorunlar, hayatlarına son vermelerine kadar
gitti. Koronavirüs ve beraberindeki
pandeminin olumsuz etkisi bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Seyircisiz
herhangi bir müzikal etkinlik, ne müzisyenlere ne de ekranlarından katılan
izleyicilere pek de tat vermiyor. Sonuçta, bu tür çevrimiçi yayınlara ilgi son
derece düşük.
“Öğrenme
Serüvenim Hâlâ Devam Ediyor”
Erman Hallaçoğlu, “1966 İstanbul doğumluyum.
Ortaokul mezunuyum. Müzikle 5 yaşındayken tanıştım. Evde abimin gençlik
dönemlerinde çaldığı darbukasını bulup, tamir ettirip onu çalmaya başlamıştım.
Daha sonra amatör gruplarda çalarken rahmetli ustamla tanıştım. Kendi döneminin
en iyi kanunilerinden biriydi. Onu dinlediğimde kanun sazını çok sevdim adeta aşık oldum. Öğrenmek
istedim. Kendisinden bana öğretmesini istedim ve müzik sürecim başlamış oldu.
Gündüz vakti esnaflık yapıyordum. Vakit
buldukça kanuna vakit ayırıyordum. 1-2 yıl sonra ustam tecrübe kazanmam için
beni yanında götürmeye başladı. Sonrasında
ise sahneye tek başıma çıkmaya başladım. Askerliğim sırasında kanun çalabileceğim
bir ordu evinde görev yapmaya başladım. Bir karar vermem gerekiyordu, amatörce müzik mi yoksa meslek olarak mı seçeceğim. Meslek olarak
seçmeyi tercih ettim. Tercih edildiğim gruplarda çalışmaya başladım.Öğrenme serüvenim hâlâ devam ediyor. Elimden geldiğince kendimi
geliştirmeye çalışıyorum.” dedi.
“Geçim Sağlama Konusundaki Zorluk"
Müzisyen olarak pandemi sürecinde birçok
zorlukla karşılaştığını belirten Erman Hallaçoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Çoğumuz
özellikle sahnede teşvik edip geçimini sağlayan kişileriz ve işsiz kaldık. Bir
buçuk yıldır neredeyse çalışmıyoruz. Bundan dolayı çok zor duruma düşüyorum. Bildiğim
kadarıyla 200’e yakın müzisyen arkadaşımız, Türkiye genelinde ailesinin
geçimini sağlayamadığı için psikolojisi bozulup maalesef hayatını sonlandırdı. En
büyük kayıp bu bence. Genç müzisyen arkadaşlarımız, zor durumda; hiçbir sosyal
garantisi ve geliri olmadığı için şu an hayatta değiller. Bunun yanı sıra bir
müzisyenin sahnede eşlik ederek hayatını sürdüren bir kişinin ne kadar birikimi
olabilir ki hepimizin kapasitesi bellidir.
Elde avuçta ne varsa harcamak zorunda kalıp borçlanmak zorunda olan yüzlerce,
binlerce müzisyen arkadaşımız var. Kalabalık ailesi olan, birçok sorumluluğu
üstlenen ve çok zor durumda olan arkadaşlarım var. Tek tük işlere gidildi zaman zaman ama onlar
sadece günlük masrafları karşılamaya yetiyordu.
En büyük mağduriyet kısacası geçim sağlama konusundaki zorluk. “
sözlerini kullandı.
Roman ilk olarak 1943 yılında eski harflerle basılmış olup, 3 kez filme çekilmiştir. Romanın konusu, düşman işgalini yaşayan Anadolu halkının Ulusal Kurtuluş Savaşı' nı hikaye edinir. Romanın asıl kişisi Aliye, İstanbul'dan taşraya gelmiş idealist bir öğretmendir. Olay, Aliye'nin kasabaya gelişinden itibaren, onun etrafında örgütlenir. Yazar kendi görüşlerini, Aliye'nin dilinden söyler. Bende kitabın 2.baskısı (Şubat 1998) bulunan roman, gerek hikayesiyle gerekse karakterleriyle en sevdiğim kitapların başında geliyor. Beni Halide Edip'le tanıştıran, sevmemi sağlayan bir hikaye. Kitabı okumama rağmen unutmadığım, ezbere bildiğim, Aliye'nin yemini olan o cümle: "Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!" Aliye, öğretmenlik için köy okula gönüllü olmuş çağdaş bir kadındır. Buradaki diğer öğretmenler...
SORU&CEVAP Yirmi Birinci Yüzyılın Bilgi Çağında, Basılı Kitabın Yerini Hızla almaya Başlayan E-kitap, Teknoloji Tutkunlarının İlgi Alanı Haline Geldi. E- kitap yayıncılığın dijital çağa geçmesinin en somut adımlarından biridir. Bazılarımız e-kitap işini benimseyip kullanmaya başlarken bazılarımızda basılı kitaplardan vazgeçemedi. Oysaki İngiltere'de e-kitap satışı basılı kitap satışını geçmiş durumda. Aslına baktığımızda her iki tarafında bu seçimi yaparken kendine göre önemli sebepleri var. Kitap okurlarının bir bölümü "kağıdın kokusundan asla vazgeçmem!" derken, teknoloji tutkunları çoktan e-kitapları okumaya başladı bile. Kitap romantiklerinin "ama basılı kitap!" diye bağrıştıkları bu karşılaştırmayı, Ayhan Tarakcı ile yaptığımız röportajımızda da değindik. Doğuş Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ayhan Tarakcı "Çoğu insan artık kitapçıya gidip kitap seçmekle zaman kaybetmek istemiyor. Her şey gibi kitapta bir parmak uzakta olmalı, ol...
Yorumlar